31 Mart 2007

işte türkler

umre sezonu açılmış ve bir sürü türk gelmiş bile mübarek topraklara..çantalarında türk bayrağı olmasa da türkleri anlamanız çok kolay.. bir kaç ip ucu vereyim size;
1-yaşlı bir amca döviz bürosu arıyor. hilton otelinin görevli polisine baş parmağıyla işaret parmağını birbirine sürerek soruyor: "mangırcı nerde mangırcı? :) "
2-akşam ezanının okunması bir iki dakika var, oturmuş bekliyorum. arkamda iki tane türk kendi aralarında konuşuyorlar;
-bak görüyor musun üstündekini, bütün kadınlar böyle giyiniyor burda.
-evet, ama bence çok güzel.
-bence de. görüyormusun eşarbını nasıl örtüyorlar, iki katmı ne?
-bilmem valla ben de anlayamadım.
-sorsakmı ki?
-sorabiliyorsan sor, sormuşken nerden aldığını da sor.
-sorarım tabi, "gardeeş, memleket niree?" diye başlarım lafa..diyerek gülüşüyor aralarında..
biraz sonra "gardeeş memleket nire? " diye lafa başlayacak olan bayan yanıma geldi, son derece kibar bir şekilde ve sesini incelterek itinayla ve düşünerek " where are you from?" dedi :) bende "turkey" dedim. bir süre afalladı, sonrasında " aaa, gerçekten mi, hımm, anladım" gibi sözler sarfetti kısacası biraz da kem-küm etti, arkadaşı kendisini böyle aaa'larken görünce "neredenmiş, neredenmiş"diye sormaya başladı, sonrasında da bir süre beraber aaa'laştılar. bayanlar toparlandıktan sonra epeyce sohbet ettik..
3- türk bayanlar bunu ne zaman huy edindiler anlayamadım ama çığ gibi büyüyorlar. Allah nadir insanlara nasip ettiği umre ziyaretini kendilerine nasip etmiş, bir çok insan içinden seçilmişler ve kalkmış gelmişler.Allah kabul etsin. amma ve lakin nasıl giyineceklerini kimse öğretmemiş onlara, kendilerini istanbulda sanıyorlar buraya geldiklerinde sanırım. açık renk hatta bazan abartılı olarak açık renk olmak üzere bir pantolon giyiyorlar, onun üstüne diz boyunda geniş sayılmayacak bir ceket, başlarında rengarenk eşarp ve kocamaaan bir topuz ve bu kıyafete elbette makyajda lazım diyerek bir güzel de boyanıyorlar. herkesin siyah giyindiği arabistanda hele ki kabede en fazla açık sayılacak peçesiz bayanlarken bu kılıkla kabeye girip tavaf ediyorlar..sonrasında suud polisler ikaz ettiklerinde araplar çok katı ve kaba oluyorlar. işte bunlar da hızla yayılan türk bayanlar...

Geçmiş kandiliniz mübarek olsun

Dün bütün gün Kabe'de olduğum için kandilinizi tebrik edemedim..geç de olsa geçmiş kandiliniz mübarek olsun.

29 Mart 2007

buralarda işte böyle..

Burası suudi arabistan, "geri kafalıların yaşadığı, hiç gelişmemiş bir çok şeyden ve zevkten mahrum acınası insanların!!" yaşadığı diye bilinen bir ülke..
ne yazıktır ki,bir çok mübarek evliyaların sahabelerin ve en önemlisi peygamberimizin de bir arap olarak yaşadığı bu topraklar, bu şekilede biliniyor.
buraya geldiğimden bu yana, arabistanın güzel yönlerini tek tek görüyorum ve düşünüyorum. bunlardan bir tanesi de şu; yandaki resimde de görüldüğü gibi bir adam benzin istasyonunda ortalık yerde namaza durmuş. bu sahne aydın ülkemizde kazayla birisinin objektiflerine yakalansaydı neler olurdu acaba..burada namaz vakitlerinde heryer kapanır. alışveriş yapamazsınız. adeta hayat durur ve sokaklarda heryerden kamet sesleri gelir. çünkü herkes namaza gitmiştir. gitmeyenlerde namaz bitene kadar sokakda bekler. lokantaya gitmek isteyenler kapısında beklerler ki kapı açılsın, mağazlarda bu şekilde, nitekim ben bu fotoyu çekmek için girmemişdim bu benzin istasyonuna, yaklaşık kırk dakika benzin almak için bekledik burda, ta ki namaz bitene kadar.
fotoğraflarım bu kadar değildi aslında, örneğin bir fotoda da yine namaz vaktinde karakolun kapısını kapatıp içerde onbeş yirmi kişilik bir cemaatle üniformalarıyla namaz kılan polisler vardı.(bu polisler tam idamlık zaten) fakat yanlışlıkla silinmiş..
işte buralar sadece bir yönüyle böyle..ne dersiniz artık buna gericilik mi? yoksa.. "yoksa" sınıda siz bulun..

28 Mart 2007

ayıp oldu..


uzun zamandır bloga yazmıyorum. sizlerin " acaba siyah zambak bugün bir şey yazmışmıdır" diye sayfamı açıp "amaan, yine yazmamış" diyerek kapattığınızı da tahmin ediyorum..bu durumdan bende çok sıkıldım ve bir süredir buralara kadar sizleri boşuna yorduğum için özür diliyorum, sizlere karşı biraz ayıp oldu :) inşaallah bundan sonra boşuna yorulmayacaksınız..
Allah'ım kalemime kuvvet ver..amin..:)
bol postlu günlerde buluşmak ümidiyle..

19 Mart 2007

13 Mart 2007

Cennet-ül Mualla

Yukarıdaki resim Mekke halkının defnedildiği kabristan. Her taş bir kabri işaret ediyor. fakat her kabir bir naaşı ifade etmiyor. çünkü bu kabristanda her kabir sayısız insan alırmış. geçen hafta Mekke'de yıllardır umrecilere ve hacılara rehberlik yapan bir arkadaşımızla gezdik. anlattıklarını dinlerken hayretler içinde kaldık.kabristanın toprağının özelliği; içine defnedilen her naaşı çok kısa sürede etlerini kemiklerini ayırır ve emer yok edermiş. yani bu hafta defnedilen bir naaşı bir kaç hafta sonra açarsanız göremezsiniz. nitekimde benzer bir hadise olmuş, şöyle ki;
bu arkadaşın Türkiyeden bir tanıdığı buraya gelince vefat etmiş, ailesine,"Türkiyeye göndermek için işlemlere başlayalım mı" demişler, onlar da "Mekke gibi mübarek topraklarda vefat eden babamızı Türkiyeye gömermiyiz" demişler ve buraya defnetmek istemişler. cenaze işlemleri bitmiş ve sıra defnetmeye gelince kabristanın müdürüne "nereye defnedilecek" diye sormuşlar ve gösterilen kabrin yanına gittiklerinde mezar taşından dolu olduğunu anlamışlar. müdüre bu kabrin dolu olduğunu söylemişler ve müdür beyde "siz kazdırın, kazdırın, dolu değildir çoktan boşalmışdır orası"demiş. çok şaşırmışlar ve "nasıl yani" demişler.durumu öğrendikten sonrada kabri kazınca hepsi önce içinden yayılan mis kokuyla hayrete düşmüşler sonrada gördükleriyle... kabir bomboşmuş ve mis kokusu etrafa yayılmış.görevli bir iki kez süpürgeyle temizler gibi yapmış o kadar..hemen yeni cenaze defnedilmiş daha öncesinde bir çok insanın defnedildiği gibi..
bazı kabirler varmış ki dikkatlerini çeken hemen sormuşlar müdür beye: "bu kabirlerin taşlarında neden böyle değişik işaretler var" diye. müdür bey: "o kabirler özeldir.onlara naaşları defnettikten sonra diğer kabirler gibi başka naaş için açtığımızda gömdüğümüz naaşların bırakın kaybolmasını daha o saniye vefat etmiş gibi tazecik etli kemikli insan olarak durduklarını gördük, sonra "daha erimemişler" diyerek kapattık bir süre sonra tekrar açtık ve tekrar kapattık, yine bir süre sonra tekrar açtık ve bu kez "bunlar Allah'ın rahmetine ermiş mübarek kullarıdır, Peygamberimizin yoldaşlarıdır ve kıyamete kadar bu kabirler bir daha açılmayacakdır.."diyerek tekrar kapattık ve bir daha da açmadık, yani o kabirlerde yatanlar çok mübarek insanlar.." cevabını almışlar.

Bu resimde ki beyaz taşların olduğu, duvarlarla çevrili yerde de Hz. Hatice validemiz, Efendimizin küçük yaşta vefat eden çocukları ve bir kısım sahabeler yatıyorlar.Ruhlarına fatiha..

5 Mart 2007

Suud'da bir türk okulu

Türkiyede türbanla okulun bahçesinden bile giremezken Suudda peçeyle okula geliyorlar. bunun yanı sıra aslında türbanlı olupta "burası bir okul, dolayısıyla bende başımı açıp giriyorum" deyip başını açanlarda var.

15 Şubat 2007

13 Şubat 2007

mimlenmişim

cenk unal ve aşk-ı beka tarafından mimlenmişim.madem mimlenmişim yazmamak olmaz tabi.

1-betül isminde iki buçuk yaşında çok sevimli bir kızım var.
2-blogcu arkadaşlar arasında yakından tanıdıklarım var:)
3-yemek,pasta,börek v.s. gibi şeyler yapmayı severim.
4-et yemeyi sevmem.
5-gezmeyi çok severim.

mimleme hakkımı kullanırken kullanmama hakkımı kullanarak kimseyi mimlemiyorum, zaten kimsede kalmamış:)

9 Şubat 2007

Hayırlı Cumalar

Allah'ım mübarek Cuma gününün hürmetine dualarımızı kabul eyle....

6 Ocak 2007

Allah kabul etsin

Hac için bütün hazırlıklarımızı yapmıştık ve yola bir korkuyla çıkmıştık. acaba bizi mekkeye geçirecekler mi yoksa çevirecekler mi? kendimize göre ufak bir hazırlıkda yapmıştık, eğer bizi çevirirlerse bir düşündüğümüz vardı. nitekimde öyle oldu. mekkeye giriş noktasındaki kontrol noktasına kilometrelerce uzaktan başlayan kuyruk saatler sonra bitmişti. sıra bizim araca geldi tam geçerken polisler durdurdular arabayı, bir polis arabanın önüne biri de arkasına var güçleriyle vuruyorlardı. polisler sinirli ve acımasızlar, zenci ve yapılı olunca da daha bir korkunç oluyorlar. bize hemen ikame sordular gösterdik ama işe yaramadı. haccamı gideceksiniz dediler hayır dedik, inanmadılar ve "la,la" dediler. zaten la dedikleri zaman olay bitmiştir. sözlerinden kimse dönderemez onları. bu arada ben sürekli okuyup üflüyordum."Allahümme ya vedud, ağzını bağla dilini tut :) " ama bizi dönüş yoluna saptırmışlardı bile. bir tantana gürültü yapıyorlar kolaysa derdini anlat o zaman.. ama allah bize yardım etti, yanımızda getirdiğimiz doktor sevkini gösterdik polislere, hastaneye gidiyormuş gibi yaptık. inanacak gibi oldular ki tekrar içlerindeki acımasız kişilik çıktı ortaya ve "la,la" dediler. bu sefer b planını uyguladık biz de. pazartesi sabahı için aldığımız uçak biletlerini gösterdik. işte o zaman inandılar çok şükür. hac yapacak insan bu kadar erken dönmez diye düşünerek bize izin verdiler sonunda. gerçi çevirdikleri bir sürü insanda arabalarını bırakıp eşyalarını yüklenip yürüyerek tekrar şehre giriyorlardı. en kötü ihtimal biz de öyle yapardık. çok şükür gerek kalmadı.
mekkeye girdikten sonra kendimizi muazzam bir kalabalığın içinde bulduk. mahşer yeri gibi her yer. mikat mahellinde ihrama girdik. türkiyeden gelen bir tanıdığımız vardı, onun grubuna katılacaktık. grupla birlikte daha kolay oluyormuş. gruba katılınca sanki türkiyeden gelmişiz gibi oldu.
mekkkede oturduğumuz için ifrad haccı yapmamız gerekiyormuş. ifrad haccına göre de arafattan önce her hangi bir şey yapmaya lüzum olmuyor. perşembe gecesi direkt arafata çıktık. yollarda otobüs seli vardı adeta.. milyonlarca hacı aynı anda arafata çıkıyor. kalabalık öyle büyük ki..otobüs hareket edince rehber eşliğinde hep bir ağızdan niyet ettik, artık hacı oluyorduk.gidene kadar rehber elinde mikrofonla bize müzdelife mina ve arafat hakkında bilgiler verdi otobüsde. her anı çok güzeldi.
arafata vardığımızda her yer çadır doluydu. gözünün alabişldiğine çadır. bizim için ayrılmış olan çadırlara yerleştirildik ve geceyi geçirmek için yerlerimizi aldık. ama gece öyle soğuk ki, ve bizde öyle hazırlıksız yakalandık ki biraz zor geçecek gibiydi. geç saatlere doğru herkes teker teker yatmaya başladı ama uyumak pek mümkün değil soğuktan. yatan geri kalktı. seccadesi olanlar şanslılardı, omuzlarına atıp biraz korunabiliyorlardı soğuktan. ben de sabaha kadar titreyerek cevşen okudum. bir yandan da dua ediyordum allahım güneş hemen doğsun diye..bir teyze gece, soğuğun acısından "bir daha sıcaktan asla şikayet etmeyeceğim "demişti. gece zor ama çok lezzetliydi. o lezzeti başka bir şeyde bulabilirmiyim bilmiyorum. eşsiz bir lezzeti vardı mübarek gecenin.. soğuğun verdiği acı içinde de olsa her saniyenin tadını çıkarmaya çalışıyordum.güneş doğunca ısındık çok şükür, güneşin sıcaklığını hisseden uykuya daldı.
öğle ezanı ile birlikte ikindi namazını da cemaatle kıldık. sıra vakfeye gelmişti. işte bunu nasıl anlatacağımı bilmiyorum. telefona kaydetmek aklıma geldi ama maneviyatı bozmak istemedim. zaten telefonla da ilgilenecek durumda değildim. milyonlarca hacı vardı ama sanki vakfe zamanında hepimiz bir ruh gibi olmuştuk. eller göğe doğru açıldı, allahın huzurunda ayağa kalktık, ellerimizi kaldırdık ve aminlerimiz karıştı meleklerin aminlerine..işte o zaman öyle bir rahmet yağarmış ki gökten üzerine rahmet değmeyen kalmazmış. merhametlilerin merhametlisine yalvardık gözyaşları içinde, sonra bir daha yalvardık, hep yalvardık. gökyüzü çok berraktı. masmavi göğün arasından süzülen güneşin nuru ve sıcağıda üzerimizdeydi.. aminlerin arasında hıçkırık sesleride yükseliyordu beli bükülmüş yaşlılardan.. allah hepinize nasip etsin inşaallah, anlatmakla anlaşılmaz..
akşam güneş battıktan sonra kafilelerle müzdelifeye inildi, bizim kafileye sıra gelene kadar boşalmış çadırları gezeyim dedim. boşalan çadırlar toplanmaya başlanmıştı bile..hüzünlendim birden. her güzellik gibi bu güzellik de bitiyordu. geri de kalmıştı herşey seneye kadar..seneye de kimlere nasip olacakdı buralara gelip dua etmek kim bilir..
müzdelifeye en geç inen heralde bizim kafileydi.gece oniki gibi inmiştik. akşam ve yatsı namazını berabar kıldık. ardından da vakfemizi tekrarladık emin olmak için. ama arafatta vakfe bambaşkaydı. sonra da yedişer tane taş topladık şeytan için ve yola çıktık yürüyerek. lebbeyklerle yürüdük melun şeytana doğru. bir an şeytanı düşündüm, bir dünya insan kin ve nefretle sabırsızlanarak ellerinde taşlarla kendine doğru yürüyor. ne fena bir durumdur onun için.
minaya giderken her kafilenin bayrağını taşıyan bir kaç kişi oluyor. kafilenin önünde, ortasında ve sonunda.. rehberimizin elinde hoparlörle sürekli bizim grubu dağıtmamaya çalışıyordu. diğer kafilelere göre çok kalabalıktık.bayanlar kaybolmasın diye eşarplarının tepesine şirket tarafından verilen renkli gülleri takmışlardı. önce gülmüştüm ama çok işe yarıyormuş. yol uzundu, yorucu oldu biraz ama yoruldukça şaytana hırslanıyorduk.hırslandıkça "tekbir! Allahu ekber" ve " lebbeyk allahümme lebbeyk...." sesleri artıyordu. bu dakikaları kaydettim sizlere göstermek için fakat şu anda yayınlayamayacağım. ileriki günlerde inşaallah yayınlarım.
şeytana yaklaşmıştık artık. gittikçe de yaklaşıyorduk. ilk gün büyük şeytanı taşlayacaktık. işte orda.. görünmüştü. önceki senelere göre izdiham olmamış sayılırdı ama yinede şeytanı taşlarken bir yığılma oluyor. taşlarınızı hazırlayın uyarısından sonra kendimizi bir anda kalabalığın içinde bulduk. öyle bir telaş var ki, herkes hırslanmış. bir adam beni hızlıca itekledi ve koşarak ilerledi. noluyor diye baktım ki, şeytanı taşlamak için kendinden geçmiş. öyle bir sinirle var gücüyle taşları attıki, hızını alamayıp terliğini çıkarıp atanlar bile vardı. atarkende maşaallah çok güzel laf sayıyorlar:) telaştan bir taşımı yere düşürdüm. napsamki diye düşünürken bismillah dedim ve eğildim. yerden başka bir taş bulup attım hemen. zaten öyle acele olmak gerekiyor ki, bunların hepsi saniyeler sürdü. hemen atıp çıkmak gerekiyor. ben çıkarkende takıldım şeytana sinirlenmiş bir kaç amcaya, uzatılan yardım ellerini zor bela tutup çıkabildim sonunda. biraz ileriden arkama dönüp bakayım dedim, gördümki gerçekten insanlar çok sinirleniyorlarmış. şaytan taşlama yerinin iki üç metrelik bir alanı bomboş duruyordu öylece. ama insanlar kendilerinden geçmiş olacaklar ki, herkes diğer tarafa yığılmış ve izdiham olmuş. fakat çok keyifli bir şey melunu taşlamak..diğer günler için vekalet vermemiz gerekmişti. ama seneye inşaallah sonuna kadar taşlarım şeytanı.
sonrasında otele gittik, ihramdan çıkmıştık artık.fakat kimse ayaklarına basamadı o gece, herkes topallıyarak yürüdü. ama o acı içinde bile büyük bir lezzet vardı.
ertesi gün tavaf ve say yapmak için kabeye doğru yola çıktık. onbeş dakikalık yolu bir buçuk saatte gittik. sonunda varmıştık kabeye ama durum burda da farklı değildi. iğne atsan yere düşmez hesabı insanlar taşıyordu heryerden. tam tavafa başlamıştım ki, kaybolduğumu anladım. telefonunda şarjının biteceği tutmuştu. o kalabalıkda kaybolduğumu düşünmek bile beni çok korkutmuştu. dualar ederek arıyordum yakınlarımı ve bir buçuk saatten sonra bulmuştum. bu bile büyük bir mucizeydi. tavafımı ve say'ımı da yaptıktan sonra sabaha karşı haccımız bitmişti çok şükür.
ertesi gece de hazırlanıp türkiyeye geldik hatıralarımızla.. Rabbim bizim ve bütün hac yapanların haclarını dualarını kabul etsin. seneye de nasip etsin inşaallah..

21 Aralık 2006

büyük gün yaklaştı


Az kaldı, kısa süre sonra Allah nasip ederse niyetlendiğimiz üzere hac farizasını yerine getirmek üzere hareket edeceğiz inşaalah. burda bayram şimdilik Türkiye'dekinden bir gün evvel olduğu için haftaya cuma günü güneşin batışından doğuşuna kadar arafatta milyonlarca insanla beraber ibadet edeceğiz inşaalah.

Siz blogcu arkadaşlarımı da unutmayacağım, Allah kabul ederse hepiniz dualarımda yer alacaksınız. sizler de duanızı esirgemeyin, Rabbim hayırlısıyla bir mani çıkarmasında niyetimizi yerine getirebilelim.

14 Aralık 2006

13 Aralık 2006

bütün güzellikler özlenir..

güzellikler içinde çekilen sıkıntı dahi özlenir..

güzellikleri içimizde yaşamaksa bizim elimizde..

Allah'ım! Ne günah işledim de bunu başıma verdin? (haşa)

bütün kainatı senin ayağına seren, bütün mahlukatı senin ihtiyaçların için halk eden ve sana musahhar eden, bütün yanlışlarına günahlarına rağmen seni bağışlama büyüklüğünde bulunan Zat'a karşı bu sözü utanmadan sıkılmadan söyleme gafletinde bulunan gözleri kör olmuş zavallılara hep birlikte acıyalım ve dua edelim.
insanoğlu nankördür. hayrı kendinden bilir, şerri Allah'dan..

10 Aralık 2006

küsmeyesin sakın..

yorgun düşmüş bedeni beklemekten
belki de ümit etmekten..

2 Aralık 2006

öyle mi?


leyleği havada gören gerçekten de çok mu gezer?

28 Kasım 2006

ALLAH İSTERSE HER ŞEY OLUR

24 Kasım 2006