16 Aralık 2010

hayret yani...
sayfayı açtım, tam aklımdakileri yazacaktım ki ne diyeceğimi unuttum maalesef.
aklıma gelince yazarım inşaallah.
ama hevesim kursağımda kalmasın bari başka bir şey de söyleyebilirim heralde;

mesela; apaçiyi eğlenceli bulanlara şaşırıyorum. çok hüzünlü bir melodi değilmi?
insanın ağlayası geliyor neredeyse...

salavatta çekiyorum sürekli ama yine de hatırlayamadım diyeceklerimi...
apaçiyi zikrederek salavat çekersem bu kadar olur tabi...estağfirulluah...

bu arada; ilk finalim iki hafta sonra.
kafamı kaldırmadan çalışıyorum. aklınıza gelirsem dua ediniz lütfen.
söz, ben de size ederim...hem de kabede.

6 Aralık 2010

allahım lütfen:(

oynatmama az kaldı
hizmetçim nerde?
bu koca ev yüzünden
çıldıracağım...
not: resim bulamadım,bulsam iyiydi.

25 Kasım 2010

faniyim, fanisin, fani,faniyiz, fanisiniz, faniler...


her şey bitti.
öteki herşey ise, yeniden başladı.
(elhamdulillah, çok şükür.)

7 Kasım 2010

tatil başlıyor

yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz yola çıkıcaz inşaallah.
bu sene kurban bayramı için yıllaaaar sonra tükiyeye gidiyoruz allahın izniyle.
nasılsa nüfusumuzdan ötürü hac bir kaç sene için rafa kalkmışken, dedik madem öyle oturmayalım yanlız yanlız.
şimdi allahdan dileğim inşşşşşaaallah lapa lapa kar yağar biz varınca.
taa dönene kadar da durmasın umarım.
kızım bana hep " kar ne anne" diye sorar yıllardır.
ona bu bayramda on gün on gece "işte kar bu kızım" demek istiyorum.
yolculuğumuz arabayla olacağı için dönüşte size anlatacağım çoook şeyler birikmiş olacak muhtemelen.
for example;

dünyanın yedi harikasından birisi olan petra şehri, amman, şam, halep, dönüşte belki de beyrut ve tabiii türkiye!

inşaallah istanbulada gitmek nasip olur da herşey tam süper olur.

4 Kasım 2010

vay be, gör de inanma!

şu foto üzerine sayfalarca methiye yazabilirim kıymetli başbakanıma.
ama yazmış kadar olmuşumdur diyerekten gerek görmüyorum:)

27 Ekim 2010

katil oldum

bugün 4 buçuk yıllık arabistan hayatımda ilk kez bir kertenkele öldürdüm efendim.
çünkü bunu yapacak benden başka kimse yoktu evde. kapıyı kapatıp akşamı beklemek de saçma olurdu, zira kapalı pencereden girmişti.

olayın gelişimi ise şöyle;

ben perdeyi açarken bir de ne göreyim yusyuvarlak gözleriyle bir hayvancık bana bakıyor.
kertenkele dedim ama aklınıza gelenler gibi değil, minnacık bişey...bildiğimiz kahverengilerden olaydı evi terkederdim heralde. zira onlar kolayına ölmüyorda. evimizdeki bir başka katilden biliyorum. zorlanmıştı zamanında ...

her neyse, önce aklıma, geçen seneden evin çeşitli yerlerine yerleştirdiğim böcek ilaçları geldi. en yakınımdakini aldım hemen, ben sıktıkça bu kaçıyordu, neredeyse ben bayılıcaktım ki ilacın etki etmeyeceğine kanaat getirdim.

ayakkıbılığa doğru gittim ve oğlumun ayakkabısını alarak başladım hayvana vurmaya, sersemlemişti zaten biraz, bu yüzden kolay oldu.

önce kuyruğunu bıraktı, safım benim, kanar mıyım ben buna, ben de bıraktım kuyruğunu orda, hiç ilgilenmedim, düştüm hayvanın peşine...

sonunda daha fazla direnemedi, allah rahmet eylesin.

yanlız o bakışları gitmiyor gözümün önünden, küçük bir bebek gibi bakıyordu bana. sanki bırak beni der gibi, hayır sinek falan değil ki camı açayım da doğal yaşamına gitsin.

bir de ayakları çok güzeldi ya...ince ince ne güzel yaratılmış, subhanaallah büyük sanat gerçekten de.

allah onunda benim de günahlarımı affetsin, ne diyeyim... tekrarını da yaşatmasın.

23 Ekim 2010

okulumdan ilk izlenimlerim

ilk heyecanlar başlıyor teker teker.
ilk quiz heyecanı, ilk exam heyecanı, öğretmenle ilk konuşmanın heyecanı...tabi konuşabiliyorsan.

hocamız amerikalı. ilk kez bu okul vasıtasıyla arabistanda yaşayan bir amerikan görebildim. zira hepsi çalışma saatleri haricinde adeta kale gibi dizayn edilmiş copmoundlarına giriveriyorlar hemen. burada pek hoş muamele görmediklerinden midir, yoksa korktukları başka bir şey mi var bilemem.

hocamız amerikalı olunca haliyle ana dili de ingilizce oluyor tabi. onunla karşılaşana kadar kendimi ingilizce biliyor sanıyordum. yani bu günlerde kötü hissediyorum.

ayrıca da onu anlamaya çalışırken çok yoruluyorum. eve döndüğümde sanki taş taşımış gibi hissediyorum... maalesef...

fakat evde beni bekleyen her şey çabuk kendime gelmemi sağlıyor sağolsunlar.

akşam çocuklar uyuduktan sonra uykumdan ölmüş olsam bile bir kaç saat oturmayı tercih ederdim hep. artık bu lüksümde kalmadı sanırım. bir kaç saat oturmayı tercih edesim gelmiyor hiç. etsem bile bunu oturmak için değil, homeworkler için yapıyorum.

şikayet ettiğime bakmayın, aslında çok istediğim bir şeye kavuştum ve de dil öğrenmek şahanee bir şey...

siz bu yazımı yorumlayın bol bol, bir sonraki yazımda da deli desem deli değil, manyak desem manyak değil en iyisi bir tuhaf diyeyim, evet tuhaf hocamızdan bahsedeceğim size...

16 Ekim 2010

şimdi okullu oldum

daha dün bebeğimiiiiii, ayağımda sallarkeeeen...
böcekli evimizdeeee, cici bebe yedirirkeeen...
şimdi okullu oldum.
sınıfları doldurdum.
sevinçliyim hem nasııııl,
yaşasın okuluuuum!!
azmimin neticesinde Allah bana bu günleri de gösterdi şükürler olsun.
ülkemin olgunlaşmamış şartlarından ötürü bana sağlayamadığı imkanları burada yakaladım.
ve de üniversiteye adım atttım sonunda.
keltoş süloyu dinledim, arabistana gelip okuluma girdim.
hemi de peçeli peçeli...
70 milyon türk halkının önünde olmasada üç beş kişilik blog arkdaşlarımın huzurunda bugünlere bıkmadan usanmadan gelebilmemdeki en büyük destekçim eşime şükranlarımı iletiyorum. zaman zaman beni bıktırmaya ve de usandırmaya çalışsada desteğini inkar edecek değilim elbette.

bundan sonrası için de ciddi desteklerinin devamını bekliyorum.
mesela çocuklara bir de bakıcı bulsan tam süper olur babası.
bu arada üniversitenin kapısı başka bir dünyaya açılıyormuş hakketen de...
bundan sonra benden bu konuda da merak ettiklerinizi okuyabilirsiniz.

şimdilik çavvv...
gençlik böle konuşuyormuş:)

28 Ağustos 2010

23 Ağustos 2010

nerdesin mehmet abi?

mehmet abi nerdesiiiin???
noldu abi sana
bak kaçtır yazı yayınlıyorum köşede
bir tanecik olsun yorumlamadın.
"mehmetabi" yorumlarının eksikliğiyle büküldü bu kez blogumun boynu.
ya haramm:(
hayırdır mehmet abi
bir şeye mi küstün
sıkıntın nedir
bilmeden kırdıkmı kalbini
nerdesin abi
çıldıracağım inan!
mehmet abiiiiiiiiii!

22 Ağustos 2010

arabistanda yaşamanın artı ve eksileri

eskiden gurbet demezdim ama artık Mekke ve Medine hariç diğer şehirleri için de gurbet diyorum.
ben de Cidde de yaşadığıma göre gurbetteyim demektir.
gurbette yaşamanın artı ve eksilerini kendi kendime düşünürken not ederek daha kolay sonuca ulaşacağımı anladım.
sonra da blogun varken nota ne gerek var dedim.
zaten o da seni bekliyor boş boş dedim.
ben dedim, kendime dedim.
s.zambak dedim, git bloguna yaz sevinsin garip dedim ve geldim.
önce eksilerini sıralarsam artıları beni daha çok mutlu eder diye düşünüyorum.

1- Mekke ve Medine'ye ülfet peyda etmek, ülfet peyda etmek ihtimali ve korkusu
2-bayanların araba kullanamaması
3- bayanların taksiye binememesi
4- bayanların toplu taşımaya binememesi
5- bayanların sokakda yürüyerek bir yere gidememesi
6- bayanların balkona çıkamaması
7- zaten balkonlu evin çok az olması
8-bayanların istediği renkte dış kıyafet giyememesi
9- bayanların peçeleri dolayısıyla parklarda rahat yiyip içememeleri
10- bayanlara yönelik tüm kuaför işlemlerinin ateş pahası olması
11- komşuluğun mevta olması
12-alışveriş merkezlerinde kıyafet deneme kabinlerinin olmaması
13- bayanlara özel havuz olmaması
14- 7-24 klimalı bir hayat yüzünden kafamızın şişmesi ve temiz havaya özlem
15- kızımın türkçe harfleri ve rakamları da ingilizce gibi okuması (çok komik oluyor:))
16- hemen her tatlı türünde hurma kullanılması
17- çin malı haricinde bir şey bulamamak
18- mutavvalar:( (din polisleri)
19- Mesicid-i Nebeviye kameralı telefonla girememek
20- Kabede hanımlara azıcık yer ayırmaları
21- türk usulü Kur'an-ı Kerim bulundurmamaları
22- Kabe'de ve Medine'deki bayan polislerin komple kapalı olmaları, hiç hoşlanmıyorum bence yüzleri açık olmalı.
23- kavgacı şöförler...bir de trafik kuralları öyle ağır olmasa nasıl olurmuş.
24- bakıcı olayını abartmaları...
25- çoğul evliliğin yaygın olması
26- her milletten insanların olması, adeta küçük bir dünya...
27- yeşil doritosun olmaması
28-lezzetli siyah zeytin olmaması
29- piknik alanlarının olmaması, bu yüzden orta refüjlerde mangal yakmak:(
30- sahillerin içler acısı durumu, o sahilleri bize vereceklerdi ki...

ay içim karardı, biraz sevinelim şimdi de;

1- Beytullaha 40 dk uzaklıkta olmak
2- Efendimize 3 buçuk saat uzaklıkta olmak
3- vizesiz, biletsiz arabamıza binip rahat rahat Mekke'ye Medineye gidebilmek
4- alışveriş merkezlerinde sadece bayanların girebildiği bölümlerin olması,
5- sadece bayanların girebildiği kocaman parkların olması
6- bayanlar için şahane kıyafetlerin olması
7- bayanların yemek yapmak istememesinin çok normal karşılanması
8- okullarda ilkokuldan itibaren kız-erkek ayrımı olması
9- dışarda bayanların mecburen belli bir standarda göre giyinmesi, en azından görüntü kirliliği yaşanmıyor.
10- lokantalarda her masanın etrafının kapalı olması, orada ancak bu şekilde rahat yemek yiyebilir insan.
11- temizlikçi kadınların çok ucuz olması tarifi imkansız bir keyif...
12- ütücülüğün yaygınlaşmış olması da hakeza...
13- her durumda, her ortamda, gittiğiniz her yerde bayanların ve erkeklerin ayrı oturup kalkması hatta ayrı kapılardan eve girmesi de büyük özgürlük bence.
14- (size çok garip gelebilir ama) boşanmaların bizdeki gibi çin işkencesine dönüştürülmemesi.
15- çocuklar için bakıcı olayının yaygın olması
16- bir bayan tek başına biryere gidemeyeceği için çocukların külfetini eşiyle paylaşması
17- temizlik derdi olmadığı için evlerin kocaman olması

yorucu bişeymiş...
şimdilik bu kadar olsun.
dahası gelirse aklıma, belki 2.bölüm şekliyle yazarım.

19 Ağustos 2010

5 kasım mı?

çok geç ama yaa.. hiç beni düşünmüyorlar.
artık tatile gelmek lazım kasım ayında.

15 Ağustos 2010

allahım öleceem acımdan...

arkadaşlar, bu nasıl bir ramazan böyle yahu. serum versinler bana, bayıltsınlar, taa bayrama ayıltsınlar. herkesin elini öpeyim sonra bol bol şeker, çikolata ve de para versinler, teselli olsun zavallı siyah zambağa.
allahım! bana cennette özel bir kapı yarat. sadece benim için. çünkü ben çok zor oruç tutuyorum sırf senin rızan için.
arkadaşlar! lütfen bol bol yorum atın. bu zor günlerimde moral olsun bana.
zaten yine cinler yuva yapmış bloguma.
kışkışlamak lazım.
daha 2 saat var yahu.
sabır canımın içi midem sabır.
yine acımdan şiir yazacağım ramazan pidelerine:(

7 Nisan 2010

tam süper olcak

girdikleri yeri darmadağın eden mini minicik karınca kardeşlerimden nasıl kurtulabilirim diye düşünürken bir yakınımdan şöyle bir öneri almıştım;

bir ekmek kırıntısı bırak bir köşeye
daha sonra bir karınca onu görüp yedi sülalesini çağırmaya gidecektir.
sen de o arada hemen ekmeği kaldır.
gelen karınca sürüsü bir şey bulamayınca muhbir karıncanın imajı zedelenecektir.
bunu bir kaç kez tekrarladıktan sonra artık o karıncaya kimse güvenip de gelmez.

dahice bir plan gerçekten de...bunun hamam böceği versiyonu da olsa tam süper olcak.

22 Mart 2010

kırmızı türbanlı kız

Efendiiim, bir varmis, iki varmis, üc yokmus. Ücün bi isi varmis, bi yere kadar gitmis.Develer gazeteci, pireler ajan iken, bir pire bir deveye : “ Gel beraber bir gazete kuralim.”, demismi, dememismi, belli degilmis. Gerci bu konuyla ilgili birilerinin elinde belgeler varmis ama belgeleri seytan almis götürmüs, satmis, getirmemis.Dandini dandini dastana, danalar gitmis Amerikaya, oradan öküz olup gelmisler...Neyse Efendim, lafi fazla uzatmayalaim, kisa kalsin.Vaktiyle kirmizi türbanli bir kiz varmis. Bu kiz üniversite tahsili yapicam, Rabbime ve halkima hizmet edicem, diyerek üniversite imtihanina girmis, birincilikle kazanmis ve kayit yaptirmak üzere ormanin icindeki üniversiteye dogru yola cikmis. Üniversite ormandaymis cünkü o zamanlar ormanlik bölgeleri türlü entirikalarla ele gecirip üniversite acma modasi cok yayginmis. Koc yasayan kurtlar bu ayaklarla okul acip, kendileri gibi adam yetistirirlermis. Kirmizi türbanli kiz, sevinc icerisinde ormana girmis, derken karsisina aniden hayvan oglu hayvanin biri cikmis. Bu hayvan bir kurtmus ve uluyarak kirmizi türbanli kiza sormus: “O basindaki seyde ne öyle ?!?!?!”“Türbaaan... Inancimin geregi.”“Neeeeee??? Amcanin böregimi ?!?! Hahahaha !! O türbanla nereye gidiyorsun ?”“Kazandigim üniversiteye kayit yaptirmaya gidiyorum, hayvan bey.”“Git bakalim. Nasil olsa gittigin gibi dönersin ! Hahahaha !!”Kirmizi türbanli kiz o hayvani orada birakip yoluna devam etmis. Tabi kurt da bos duracak degil ya. Hemen atlamis kavazaki motoruna, kestirmeden gelmis okula, varmis rektörün yanina. Üniversitenin rektörü, halkinin dinine ve degerlerine saygili, dürüst bir insanmis. Böyle oldugu icin, kurt öylelerini hic sevmezmis. Hemen oracikta rektörü yemis ve onun kiligina girip kirmizi türbanli kizi beklemeye baslamis...Gel zaman git zaman, gel zaman git zaman , gel zaman, e tamam orda kal zaman ! kirmizi türbanli kiz üniversiteye gelmis, rektörün yanina varmis.“ Geeel bakalim kiziiim. Yaklas söyle yanimaa !!”“ Bu rektör deminki gördügüm hayvana ne kadar cok benziyor. Suna baksana: kulaklari, eli, agzi, ne kadar büyük ...”“ Yaklas kiziimm ! Geel korkma !”“ Rektör amca, senin neden böyle kulaklarin büyük ?”“Senin gibi dindarlar hakkinda daha iyi istifarat alabilmek icin !!”“Ama senin ellerinde cok büyük...”“Senin gibilerinin türbanina daha rahat el uzatabilmek icin !!”“Iyide, senin agzin neden bu kadar kocaman ?”“E senin gibilerini daha kolay yiyebilmek icin !!!”“Gel burayaaa !!! Hahahaha !!!”Iste tam o sirada “Süpermüslüman” adinda bir kahraman, ucarak camdan iceri girmis.“Birak ulen kizi !!” Rektör kiligindaki kurda bi kafa... Kurt aynen nakavt...Süpermüslüman, kurdun yedigi namuslu rektörü de, kurdun karnini yararak cikartmis ve tekrar makamina oturtarak ona demiski : “ Örtüye uzanan elleri kirarim ! Bunu herkeze anlat !”Kirmizi türbanli kiz, Süpermüslümani görünce saskinlik ve hayranlik icerisinde sormus:“Siz yesilpersil adammisiniz ?”“Nayir bacim, ne persili ? Ben, zalimlerin korkulu rüyasi, mazlumlarin dostu Süpermüslümanim !”“Tesekkürler Süpermüslüman.”“Birsey degil.”“Kac sey?”“Hehehe... Sen beni güldürdün, Allah’ta seni güldürsün...”Efendiiiiiiiiim, daha sonralari kirmizi türbanli kiz ve Süpermüslüman, birbirlerine sevdalanmis ve evlenip mutlu bir hayat sürmüsler. Onlar ermis muradina, e bundan bize ne?Gökten 3 kilo elma, 4 kilo armut, 2 kilo sogan, 1 kilo da hiyar düsmüs.Millet de : “Ulan, basimiza tas yagmasi gerekirken, cok sükür meyve sebze yagiyor.”, demis.Bu masalda burda bitmiiiiis.Bu masali kim yazdi? Yazarin ayakkabi numarasi kacti? Gözleri niye yesildi? Sütten agizimi yanmisti ki 1 bucuk iskenderi yogurtlu yiyordu? Neydi? Nasildi? Noldu?Bütün bu sorularin cevaplari, az sonra karsinizda olmayacak, e cünkü bize ayrilan süre bitti...

12 Mart 2010

naman allahımmm


nayyııır nolamazzz...abdül ölemez... ninanılır gibi değil. hortlatın çabuk abdülü, türk halkının pisikolojisi bozulacak yoksa, şahsen benimki bozulmaya başlıyor. usta da hatunu aldı tatile çıktı. hiç yapacağı şeymi bu polatın. duy da inanma. yalaaannnnn diye naralar atıyorum tv başında. noluyor leeennn.... kurtlar vadisi tatile mi çıkıyor yoksa. :(
şeytan diyor seyretme bir daha, reytingleri yerle bir olsun...

11 Şubat 2010

kuş olsam...

olsam da uçsam,
uçsam da türkiyeye konsam
kar topu oynasam,
kardan baayan yapsam,
burnuna havuç koysam,
soğuktan neredeyse donsam,
sokaklarda kaya kaya yürüsem,
düşenlere katıla katıla gülsem,
komşuma gülünce ben de düşsem...
hiç fena olmazdı hani:(

29 Ocak 2010

allah isterse her şey olur

aslında böyle şeyler anlatılmaz, fakat iki gündür içimde uçuşan kuşlara hakim olamıyorum. öyle mutluyum öyle mutluyum ki paylaşmazsam olmayacak.

ciddeli hanımlar olarak gönüllüler vakfı adında bir derneğimiz var. tek hedefimiz muhtaçlara yardım edebilmek. birçok yardımlarımız oldu ama öyle birisi oldu ki rabbim kabul etsin çok hayırlı oldu kanaatindeyiz. arabistanda 12 senedir ailesini ve ülkesini hiç görmeyen bangladeşli bir kardeşimiz vardı. iki senedir de evli. yani yeni evli bir beyefendi. fakat bu kardeşimiz aynı zamanda iki senedir de kanser hastası. oturma izinleri de yok. arabistanda oturma izni olmayanlar ölüme terkedilmiş sayılır. zavallı hanımı sırf beyinin tedavi masrafını karşılayabilmek için günlüğü takriben on milyona denk gelen günlük temizlik işlerine gidiyor. eşinin hastalığının çok artması neticesinde doktorların tavsiyesi üzerine hanımı artık tedavi masrafları için değil son günlerinde ölmüş babasından yadigar kalan ama annesini görmeye gidebilsin diye uçak biletini alabilmek adına temizliğe gidiyordu. ikisi de öyle zor durumda kalmışlardı ki, onların sıkıntısını tam manasıyla anlayabilmem mümkün değil, anladığım kadarını anlatabilmem dahi mümkün değil.

bir şekilde bizim kulağımıza gelince bu durum, ne yapabiliriz diye düşündük önce. herkesten bir fikir çıktı, en nihayetinde bilet parası için gıda kermesi düzenleyelim dedik.kermesimizi, geçenlerde ciddeye gelen prof.dr. üstün dökmen beyefendinin konferansının olduğu türk okulunun bahçesinde aynı saatlere denk getirdik ki katılım daha çok olsun. ciddeli türk hanımlar allah hepsinden bin kere razı olsun elleri tepsilerle dolu dolu akın ettiler kermesimize.

netice tahayyülümüzün çok fevkınde bir rakam oldu ve hasta kardeşimiz şimdi ülkesinde. uçaktan iner inmez bayılmış fenalaşmış. abisi ve kardeşleri karşılamışlar. annesi başka bir şehirde onu beklerken, geçirdiği fenalık yüzünden havalimanının bulunduğu ildeki bir hastanede tedavi altına alınmış.

içimde kuşların sebebi, aklıma geldikçe mutluluktan gözlerimi dolduran şeyse; tedaviye cevap vermeye başlamış. hergün biraz daha iyiye gidiyormuş.
şimdiki dileğimiz ise cidde de kalan hanımının da bir an evvel eşine kavuşması.

18 Ocak 2010

düşün bakalım

sizi cepten arayan birisi var
ama siz onunla o an görüşmek istemiyorsunuz
meşgule mi düşürürsünüz
yoksa
karşı tarafın pes etmesini mi beklersiniz?

3 Ocak 2010

üzülüyorum, hem nasıl

çocukluk hakikaten de büyük safiyetmiş.
okul yıllarımda, çok sevdiğim, ailemden çok vakit geçirdiğim, çocukça sırlarımı paylaştığım, benden bildiğim canım arkadaşlarıma net sayesinde tekrar kavuştum birer, birer.
face to face durumu:)

artık konuşup sohbet ediyoruz, aradan geçen yıllarımızı anlatıyoruz birbirimize, kameralı görüşüp ne kadar büyüdüğümüze inanamıyoruz. sürekli şaşırıyoruz, sürekli ağzımız açık kalıyor.

sonra diyorum ki; çocukluk büyük masumlukmuş. bir kaçı hariç, bir çoğu çok değişmiş. artık benden değillermiş. sonra kendime şaşırıyorum benim böyle arkadaşlarımda mı varmış diye.bir tuhaf hissediyorum. biraz korku, ürperti, biraz özlem, en fazla da üzüntü yer alıyor kalbimde. mesele,benim çocukluk arkadaşlarımla ilgili olsa da annelik duygularım ağır basıyor galiba, kendi yavrularım için endişeleniyorum hemen. sonra,"herkesin sahibi allah, anneliğini yap yeter"diyor aklım kalbime.

öyle bir anlattım ki,siz de şimdi bir şey var sanacaksınız, belki var belki yok ama değişim çok.

fazla samimi gördüm kendimi
bu seferlik böle olsun o zaman.

hayırlı geceler herkese