27 Aralık 2009

tövbe ediyorum

haklısın mehmet abi, "son" dedik son olacaktı neredeyse, karabasandan kurtuldum yazdım hemen. bir noktadan sonra insan yazının kalitesine çok dikkat etmiyor biliyor musun? önemli olan blogu öldürmemek bence, zaten yazdıkça açılıyor insan, yazası geliyor. mide gibi yani yedikçe miden büyür daha çok yersin veya yemedikçe yemezsin. blogda onun gibi, yazdıkça yazarsın, bir sekteye uğrarsa işin zor. bu yüzden ben de blogumu öldürmemek adına yazıyorum, sakın "ne yazıyor bu yaw" demeyin. imla kurallarıma da bakmayın, özgürce yazmak süpper bişe bence, imla kurallarını hiç sevmiyorum.

bu gecelik bu kadar yeter, çok da şımartmamak lazım bu blogları:)

13 Aralık 2009

tamam tamam,bu son


elli kere diyorum, taksit taksit göndermeyin diye, sağolsun arkadaşlar parça parça gönderiyorlar fotoları. benim suçum değil yani.

şimdi kısaca fotoyu anlatayım;
mavi giysili hacılar malezyalı hacı kafilesi. boyuna bir halka olmuşlar. söylediklerine göre halkanın ortası da malezyalı hanım hacılar varmış... ne centilmenlik ama, takdir ettim valla...şak şak şak.....

10 Aralık 2009

bunları da yayınlamazsam içimde kalır

bu resme bayıldım, kabenin puslu havası, eski fotolarda gördüğümüz kabeyi andırıyor.


8 Aralık 2009

5 Aralık 2009

hu huu komşuu!

İnsan yabancı bir yerde yaşayınca böyle hatalar da yapabiliyor. Her millet farklı tabi.
Geçen gün yeni evimin yeni karşı komşusuyla yeni arkadaşlıklar hayal ederek güzel bir tabak hazırlayıp komşuma götürmüştüm. Sağolsun, hoş bir sohbetimiz oldu o akşam...Her ne kadar devamı gelmese de bir akşamlık komşuculuk oynadık.
Lakin tabağımdan bir daha haber alamadım ne yazık ki:( Neccem ben şimdi. Gitti güzelim takım. Burda böyle demek ki, tabağın iadesi olmuyormuş. Baştan bileydim plastik tabakla vermezmiydim ben onları.

Bilemedim ben onuu bilemedim:(