31 Mart 2008

Cennet-ül Baki

Hatırlarsanız bir ara sizlere Mekke'deki Cennet-ül Mualla kabristanından bahsetmiştim. Bu kez de Medine'deki Cennet-ül Mualla kabristanından bahsetmek isterim. Alttaki resimde kabristanın neresinde kimlerin yattığı anlatılmış. Bana söyleyecek pek bir şey kalmamış aslında. Ama resimler benden.:) Cuma günü yaptığımız Medine ziyaretinde sizler içinde resimler çektim. Buyrunuz..

Cuma namazının akabinde açıldığı için muazzam bir kalabalık vardı.

İnsanlar kabirlerin etrafında fatiha okurken, güvercinlerde kabirlerin üstünde yürüyerek dualarını okuyorlardı.

Bayanlar dışardan bakabildiler sadece.


Defnedilecek cenazeleri hazırda bekleyen boş mezarlar.

Kim bilir kimlere nasip olacak Efendimizin yanıbaşında yatmak.


Ruhlarına el fatiha...

24 Mart 2008

Bu Kutlu Gecede Medine'de Olmak


“Ah Efendim.. Sana geliyorum, senin dünyaya teşrif ettiğin bu mübarek günde, sana geliyorum. Karanlıkları nurunla aydınlattığın bu nurlu günde, hasretinle kavrulan yüreğimi de elime alıp sana geliyorum Efendim..” diyerek düştüm Medine yollarına bugün..

Medine hüzünlüydü.. Henüz şehre girdiğimizde hissetmiştim gökyüzünü kaplayan bu hüznü. Alemlerin Efendisi 1437 sene evvel alemleri nuruyla aydınlatmışken, bugün bu şehirde yatıyordu yine alemleri aydınlatan nuruyla.. Mutluydu aynı zamanda Medine. İns ve cinnin peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’ya (SAV) ev sahipliği yapıyordu yeryüzünde. O’nun hürmetine nice başlar secdeye varıyor, nice eller semaya kalkıyordu bu topraklarda. Nasıl mutlu olmazdı ki bu şehir. Yeryüzünde ondan daha mutlu bir yer var mıdır acaba? Efendimizi sinesine sarıp sarmalamış bu mübarek şehirden daha mutlusu var mıdır?

Mescidine doğru yaklaşırken tarif edemediğim o huzur kapladı yine yüreğimi. Sanki ilk kez geliyormuşum gibi yanına heyecanlandım aynı zamanda. Yine yollar uzamışdı işte. Dakikalar saat gibi geliyordu yine. Ta ki mübarek kubbenin yeşili karşımda parıldayana kadar. Elimden gelse kollarımın arasına alıp sarılıcam yeşil kubbeye, öyle çok seviyorum ki bu kubbeyi. Nasılda güzel ışıldıyor gecenin altında. Ya sen? Kim bilir sen nasıl ışıldıyorsundur onun altında canım Efendim? Ezelden beri yeryüzünü aydınlatan nurun hala ışıldarken buralarda, sen nasıl ışıldıyorsundur o kubbenin altında Ya Nebi..

Nasıl bir nursun, nasıl bir rahmetsin Ey Nebi.. Yetimlerin babası, kimsesizlerin sahibi, fakirlerin umudu..

Babaların utancı, anaların korkusuyken kız çocuğu, rahmetinle şeref verdin Ey Nebi! Alemlere saçtığın rahmetin oldu kız çocuklarını diri diri toprağa gömülmekten kurtaran. Ömrü inkarla geçmiş kafirler için bile “Affet Allah’ım” diye yalvarışın merhametindir Ya Resul. 1437 yıl evvel yeryüzüne saçılan nurundur bugün önümüzü aydınlatan.

Aşkınla yanıyoruz Efendim.
Hasretinle kavruluyoruz Efendim.
Ümmetin bu gün sana kavuşmanın sevincini yaşarken,
Asıl vuslatın hasreti büyüyor yüreğimizde Efendim.
Binlerce salat-ü selam sana olsun Efendim.


Not: Biraz geç oldu ama yine de paylaşmak istedim.



7 Mart 2008

O Gece, Bir Başka Güzeldi Medine


Medine, gecenin siyahının altında nur gibi parlıyordu o gece.

Bakmaya doyamadım.Gözümü kamaştıran güzelliği ve gönlümü kaplayan huzuruyla duruyordu karşımda.

Bahçesinde, oturduğum yerden mübarek havasını içime çekerek kafamı gökyüzüne doğru kaldırdım ve bu kez de bu minarenin güzelliğine takıldım dakikalarca.

Kocaman bahçesinde sabaha kadar yürüsem yine yorulmam.

Minarenin altında otururken bu minik mısırlı kız Sara ile de gülüştük biraz. Annesinin peçesiyle oynamayı çok seviyor.

Mescidin her köşesi ayrı bir güzellik, ayrı bir huzur. Burda insan gerçekten mutluluğu, ferahı, sükuneti kısaca huzuru yüreğinde hissediyor. Bambaşka bir güzellik..Bambaşka bir duygu burdaki huzur..

5 Mart 2008

düşündüm ama bulamadım

gecenin on ikisinde canım makarna istedi,çatalımı bilgisayarımın yanıbaşındaki salçalı makarnamda gezdirirken iştahım kesildi birden, maziyi hatırlayınca..
ne güzel günlermiş meğer.
hiç farkında değilmişim.
hoş,farkında olsam n'olacaktı sanki..
yine geçecekti..
yine bitecekti.
mazi işte..
önemli olan şu anki günlerimin o günlerimden çok daha kıymetli olduğunu bilmemdi.
zira Efendimiz'in yanıbaşındaydım..
daha ne isterim ki..
ne mazisi..
ne geçmişi..
"Benimki de laf!" demeliyim..
ama demeli olduğum için dememeliyim..
demiyorum da zaten..
aşığı olduğum Peygamberimin yanındayım yaa..
herşey boş..
hem de bomboş..

4 Mart 2008

Allah! Allah! Allah!

Operasyon bitti ama ne hainler henüz bitti ne de benim içimdeki öfke. O günlerde hep derdim, mümkün olsa da ben de gidip savaşsam mehmetçikle beraber, bir haini de ben öldürsem,akşam olunca tv başında öyle bir hüzün çöker ki yüreğime öfkeyle karışık, gözüm kör, kulağım sağır olur sanki. Uçup gitmek isterim mehmetçiğimizin yanına.O kahrolası hainlerin hepsini tek başıma ben öldürmek isterim bir mehmetçiği bile zahmete sokmadan..Askerimizin üşüdüğünü görünce yün yorganlar götüresim gelir onlara, analarının gözlerinden akan yaşları görünce ellerimle silesim gelir kendi gözyaşlarımı silerek, çocukların ağlaması beni en çok mahveden şey, o yavruları kucağıma alıp bağrıma basmak için içim gider tv başında..ve kendime gelince sadece dua edebileceğimi hatırlayıp dua ederim Allah'a, "Allah'ım kahret bu insanları, şehitlerimizi Efendimiz'e komşu et, geride kalanlarına sabır ver" diye.
Biraz geç kalsam da bu gece kısmet oldu çok şükür, gittim ve savaştım. Çok zor şartlarda koştuk, saklandık sessizce..Gerçek gibiydi.Hainlerle karşı karşıya geldim, tam karşımdaydı birisi. Şu anda bile hatırlıyorum kopasıca kafasındaki suratını..Çok korktum ama düşmana hiç belli etmedim. Öleceğimi de bildim, hissettim, bekledim.Çünkü silahım yoktu ama yine de üstüne yürüdüm düşmanın ve şehadet şerbetini içemeden gerçek hayata döndüm titreyerek..Rüyamdakinden daha çok korkmuşum aslında ama bu korkuyu böylesine gerçek gibi hissetmek bile fikrimden caydırmadı beni..Mümkün olsa hiç düşünmeden giderim..