29 Ekim 2007

BİLAL-İ HABEŞİ

Bilal-i Habeşi'nin hayatını hep çok merak etmişimdir.Kısa bir araştırmadan sonra sizler için de biraz derleme yaptım. Kısaltmaya çalıştım ama daha fazla kısaltamadım.Uzun görüp de okumadan gitmeyin. Çok akıcı bir yazı. Mutlaka okuyun. Kolay gelsin..
Hz. Peygamber'e ilk iman edenlerden biri ve sonradan ona müezzin olan sahabî. Bilal-i Habeşî, insanların boyunlarına tasmalar takılıp çarşı-pazarda köle niyetine satıldığı bir dönemde Mekke'de dünyaya gelmişti.İslâm tarihinde unutulmaz yeri olan Bilâl-î Habeşî, aslen Habeşlidir.Hz. Bilâl, uzun boylu, zayıf, ince ve koyu esmerdi. Anası Hamâme ve babası Rebah da köle idi.
Bilâl, İslâm'ın ilk tebliğ yıllarında Ümeyye b. Halef'in kölesiydi.İslâm'ın ortaya çıktığı yıllarda bir çok kimse,İslâm'a cephe almış ve sapıklıkta kalmışlardı.İşte Bilâl b. Rebah (r.a.) İslâm davetine ilk icabet edenlerden biriydi.
Ümeyye b. Halef, kölesi Bilâl'in müslüman olduğunu anladıktan sonra, onu İslâm'dan çevirmek için yapmadığı eziyet ve işkence kalmamıştı. Ümeyye, öğlen vakti güneşinin bir yanardağ kesildiği anda, Bilâl'i alır, kızgın kumların üzerine yatırır, sırtına kocaman bir taş koyar ve şöyle derdi: "Muhammed'e küfret; Lat ve Uzza'ya iman et. Yoksa onlara iman edinceye kadar böylece kalacaksın."
Bilâl'in kızgın kumlar üzerinde sırtı yanar, göğsü yanar, nefesi tıkanır, bu müthiş işkence altında saatlerce kıvranırdı. Fakat dudaklarında daima şu sözler dökülürdü: "Allahu Ahad, Allahu Ahad", Onun bu durumu, müşrikleri bile hayrete düşürürdü.
İşkence altında kıvranan Bilâl (r.a.)'a rastgelen Varaka b. Nevfel,"Vallahi ey Bilâl, Allah birdir, Allah birdir. " der, sonra da müşriklere dönerek: "Siz onu bu yüzden öldürürseniz, biz onu, kendimize örnek alırız." derdi
Bilâl'in efendileri olan Mekkeli müşrikler onu, çoluk çocuğun oyuncağı yapmışlardı, ona işkence edenlerden biri de Ebu Cehil'di. Ama Bilâl'e yapılan işkenceler sırasında gösterdiği sabır ve tahammül hepsini şaşkına çevirirdi. Nasıl oluyor da bu derece ağır işkencelere katlanabiliyordu.
Ümeyye b. Halef'in Bilâl'e yaptığı işkencelere çok üzülen Hz. Ebû Bekir (r.a.) ona bu işkenceden vazgeçmesini söylemiş o da; "Onun ahlâkını bozan sensin, onu bizden uzaklaştıran senden başkası değildir" demişti. Bunun üzerine Ebû Bekir es-Sıddık (r.a.) ona şu cevabı vermişti: "Benim yanımda senin şu kölenden daha güçlü ve kuvvetlisi var. Hem de senin dinindendir. İstersen onu al ve bunu bana ver." Ümeyye bu teklifi kabul edip öteki köleyi aldı ve Hz. Bilâl'i Hz. Ebû Bekir'e verdi. Başka bir rivayette Hz. Ebu Bekr'in onu yedi ukiyeye satın alıp azat ettiği kaydedilir.
Bilâl'i Resulullah'ın yanına götürüp azat etmiş ve Bilâl işkenceden kurtulmuştu. Elbette bu Allah'ın bir takdiridir. Bilâl Hz. Ebû Bekir'e bu sebeple borçlu değildir. İki mümin de görevlerini yapmışlar. Allah da onlara ecrini vermiştir. Hz. Ömer şöyle der"Efendimiz Ebu Bekir, yine efendimiz Bilâl'i azad etti.
Bilâl daha sonra diğer ashab ile birlikte Medine'ye hicret etti.Resulullah (s.a.s.)'ın müezzini olarak tanınmaktadır. Ve sık sık ezanı Bilâl'e okuttururdu. Hatta sabah ezanındaki " " (Namaz uykudan hayırlıdır) ibaresini Bilâl ezana eklemiş Resulullah "Bilâl, bu ne güzel söz!" diye onu tasvip etmişti.
Bir defasında Efendimiz, cennete girdiğini ve önünde bir ses işittiğini anlatıyordu. Cebrail'e bu sesin ne olduğunu sorunca; 'Önünüzde Bilal yürüyor' cevabını almıştı. Efendimiz'in, cennetin kendisine müştak olduğu üç kişiden biri olarak anlattığı Bilal, aynı zamanda çok mütevazı idi. Bir kısım insanlar, gelip Bilal'in faziletlerinden bahsettiklerinde çok utanmış ve, 'Ben bir Habeşliyim. Daha dün bir köleydim.' demişti.
Efendimiz, onun izdivacıyla bizzat meşgul olmuştu. Evine ziyarete geldiği bir sırada hanımının Bilal'i bir nebze üzdüğünü hissetmiş, 'Sakın Bilal'i gücendirme!' diyerek onu ikaz etmişti. Zira onu üzenin hasenatı tehlikeye girebilir, iyilikleri kabul görmezdi.
Hz. Bilâl, Resulullah'ın bütün gazalarına katıldı. Bedir gazasında Hz. Bilâl, Mekke'de kendisine her türlü eza ve işkenceyi reva gören Ümeyye'yi görmüş ve şöyle bağırmıştı: "İşte küfrün başı!.." Bunun üzerine dikkatleri ona çevrilmiş ve müslümanlar derhal onun ve oğlunun etrafını sararak ikisini de öldürmüşlerdi. Resul-u Ekrem Mekke'nin fethi ardından Kâbe'ye girerken has müezzini Hz. Bilâl'i yanlarında bulundurmuşlardı.
Resulullah, Kâbe'yi putlardan temizledikten sonra müezzini Bilâl, burada ezan okuyarak, ortalığı tevhîd nameleriyle coşturmuştu.
Resul-u Ekrem'in vefatı üzerine, ona karşı büyük bir sevgi duyan Hz. Bilâl, Medine'de kalmaya dayanamayacaktı. Halife Ebû Bekir'in yanına geldi ve Efendiler Efendisi'nin bir sözünü nakletti ona. Zira Efendimiz, bir gün karşısına almış ve ona: 'Yâ Bilal! Allah (c.c) yolunda cihaddan daha faziletli bir başka amel yoktur.' demişti. Ebû Bekir, anlamıştı Bilal'in maksadını. Ortalığı sessizlik bürüdü bir müddet ve arkasından endişe dolu bir sesle, 'Ne demek istiyorsun ya Bilal!' dedi. Bilal'in cevabı hazırdı: 'Ölünceye kadar kendimi Allah (c.c) için vakfetmek.' Aynı hicran, Hz. Ebu Bekir'i de yakmıyor muydu? Gözyaşlarına hâkim olamadı ve narin bir ses tonuyla Bilal'e tekrar döndü; 'Ezanımızı kim okuyacak?' dedi. Hz. Ebu Bekir, Bilâl'e yanında kalması için ısrar ettiği halde, Hz. Bilâl ona şöyle demişti: "Eğer sen beni Allah için azat ettinse bırak istediğim yere gideyim; yok kendi nefsin için azat ettinse beni yanında alıkoy!"
Ebû Bekir gibi varlığının tamamını Allah (c.c) yolunda seferber eden birisi, kendisi için bir adım atar mıydı hiç? 'Elbette Allah (c.c) için' cevabın verdi.
Hz. Ebû Bekir'in vefatından sonra, Hz. Ömer devrinde cihat devam etti. Hz. Bilâl bu cihatlara da katıldı.Hz. Ömer Filistin'e gittiği zaman, Bilâl onu karşılamıştı.Sonra beraber Kudüse girmişlerdi.Hz. Ömer, burada, Resulullah'ın vefatından beri ezan okumayan Bilâl'den ezan okumasını rica etmiş, Hz. Bilâl de halifenin ısrarına dayanamayarak ezan okumuştu. Bilâl Tevhîd'in bu üstün yanı olan ezanı okumaya başlar başlamaz, Hz. Ömer ve diğer ashab Resulullah (s.a.s.) dönemini hatırlayarak, gözlerinin önüne, geçmiş günleri getirip hüngür hüngür ağlamaya başladılar. Bilâl'in ezanını dinleyenlerin hepsi, kendilerinden geçmişlerdi.
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in irtihâlinden sonra Suriye'ye giden Bilâl,bir gece rüyasında Hz. Peygamber (s.a.s.)'i gördü. Resulullah ona, şöyle demişti: "Beni ziyaret etmeyecek misin?" Hz. Bilâl, uyanır uyanmaz, hazırlığını tamamlayıp Medine yolunu tuttu. Medine'ye gece ulaştı. Oraya varınca Ravza-i Mutahhara'ya yüzünü sürerek, burada Resul-u Ekrem'le birlikte geçirdiği günlerin hatırasını düşünerek ağladı. Bu sırada Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin Bilâl'i görmüş, fecir vaktinde ondan ezan okumasını rica etmişlerdi. Bilâl, (r.a.) onların arzusunu yerine getirerek, Peygamber Mescid'inde ezan okumuştu. Bilâl'in sesini duyan Medineliler, İsrafil suruyla uyandırılmış gibi yerlerinden fırlamış ve ezanı dinlemeye başlamışlardı. Birinci şehadetten sonra Resulullah'ın risâletini ikrar eden şehadet tekrar okunurken, Hz. Peygamber'in kabrinden kalktığını tasavvur ederek evlerinden dışarı fırlamışlardı. Bu sabah, bütün Medine'ye, risalet devrini bütün canlılığı ile yaşatan, herkesin hislerini coşturan, bütün müslümanların Resul-u Ekrem'e karşı duydukları sevgiyi canlandıran Bilâl'in sesi idi.
Hz. Bilal altmış yaşlarında iken vefat etti.Hz. Bilâl (r.a.), vefatı yaklaşınca, ölümün ızdırabını, sevgililerine kavuşmasındaki zevk ile mezcetmiş; ömrünün son anlarında onun hastalığını gören zevcesi, teessüründen "ah ne acı" dedikçe, Bilâl: "Oh! ne tatlı!." diyor ve ekliyordu: "Yarın sevgililerle, Muhammed ve arkadaşlarıyla buluşacağım." diyordu.
Rabbim mekanını cennet etsin..

7 yorum:

Adsız dedi ki...

lehebler EFENDİMİ (aleyhisselam),
ümeyyeler bilalleri,
firavunlar musaları ve harunları,
münafıklar isa ve meryemleri,
kabiller habilleri,
nemrutlar ibrahimleri,
deccaller saidleri,
yarasalar ışıkları,
şeytanlar melekleri, SEVMEZ VE SEVEMEZ !
O SEVMEYENLERİN KALPLERİNDE YER EDİNMEK NASİP OLMASIN ZİRA O KARA KALPLERDE BULUNMAK İSTEMEM BEN !
O SEVMEYENLERE İNAT , SEVİLMEYEN O KUTLULARA MİLYON SALAT VE SELAM OLSUN !
not: alıntı

Cenab-ı Hak, islam kahramanlarını örnek alanlardan eylesin

Adsız dedi ki...

hayırlı günler.daha evvel kutsal topraklarda oldugunuz için bir iki şey sormak istiyorum.Kabede görev yapan imamlar neye göre seçiliyor ve suudlar nasıl insanlar vehhabilik tam olarak nedir.Allah razı olsun şimdiden

Adsız dedi ki...

Uzun muzun ama gerçekten çok güzel bir yazı ben de usanmadan okunmasını tavsiye ederim
Kaynak maynakta soran yok:-)
Paylaşımın için de teşekkürler..
Evet İman insanı insan eder;
Belkide Sultan eder....
Durmak yok;yazmaya devam....

Siyah Zambak dedi ki...

amin mühendis bey.

hayırlı geceler havva,
kabedeki imamların neye göre tayin edildiği hakkında bir bilgim yok, olursa sizinle paylaşırım.suudilerde vehhabilik hakimdir.vehhabilik hususu şu anda benimde ilgi alanıma giriyor, bu hususda şimdilerde kitap okuyorum ve araştırmalar yapıyorum. tam emin olmamakla beraber şimdiye kadar öğrendiğim bir kaç hususdan bahsedeyim, eğer yanlışım varsa bilir kişiler düzeltsin lütfen;
vehhabilik, muhammed bin abdulvehhab'ın düşünceleri çerçevesinde oluşan dini,siyasi bir harekettir.bu hareket içinde yer alanlar kendilerine muvahhidun derler.zamanla arap yarımadasında devlet kurmuşlardır.günümüzde de arabistanın resmi mezhebidir.vehhabiliğin din anlayışında,peygamberden şefaat talebinde bulunmak Allaha ortak tutmaktır.şeyhlerden,velilerden himmet dilemekte şirktir.mezarlarda, türbelerde yapılan ibadetler şirktir,sevap umarak peygamberin kabrini ziyaret bile şirke neden olabilir.şirke neden olmaması için bu ziyaretler kesinlikle yasaklanmalıdır.hırka-i şerif, sakal-ı şerif ziyaretleride Allaha şirk koşmaktır.mevlit okumak sünnet ya da nafile namazlar kılmak yasaklanmalıdır.cami ve mescid süslenmesi, minare yapılması da bidattır ve yasaklanmalıdır... vs..

yoruma link vermeyi bilmiyorum. bu adresi ziyaret ederek daha fazla bilgi de alabilirsiniz.

http://www.zehirli.org/mezhepsizler/vehhabilik-tehlikesi.html


mehmet abi,
sana katılıyorum bir çok kez okumama rağmen hala okuyorum bu yazıyı.(biraz reklam yapayım:))abi,karıştırma kaynağı maynağı yaa:) şimdi cenk ünal duyar da gelir sorar mazaallah:)

NESLİ dedi ki...

bu ne güzel bir yazıdır ya..Rabbim nelere kadir onun yüceliğinden sual olunmayacağını bile bile neler yapmışlar insanlar şşılmayacak gibi değil.Rabbim bizleride kendi yolundan ayırmasın rızasıyla yaşayabilmeyi nesip eylesin uzunluğuna bakıpta okumayanlara bşlığını okumaların ve sonra birkere daha düşünmelerini tavsiye ederim ben...sevgilerimle duayla...

Siyah Zambak dedi ki...

nesli hanım,
allah kimseyi şaşırtmasın.insanda Allah korkusu olmazsa herşey beklenir.rabbim istikametten ayırmasın.

NESLİ dedi ki...

amin...:)