29 Ekim 2006

alışabilmek ne güzel bir nimetmiş..

insan içindir herşey, mutluluklar ve acılar. mutluluğa alışmak çok kolaydır,insanın fıtratı cennete meyilli yaratıldığı için mutluluk ve neşe veren her şeyi hemen benimseyiverir insan. ama acılar vardır ki,benimsemek daha zordur. mesela ayrılıklar, sevdiğin insanlardan uzak düşmek vardır, veya en yakınını anneni babanı evladını kaybetmek vardır, ölüm vardır, kulağa pek hoş gelmese de şu anda yazarken bile içim titrese de bunların hepsi insan için vardır, ve zamanla hepimizin başına gelecektir. fakat tüm bunların yanında rahman ve rahim olan Allah bizlere yine acıyarak öyle güzel bir duygu ihsan etmiştir ki, yaradılışımıza dercetmiştir ki, o da "alışabilmekdir". bazan düşünüyorum, ani bir ölüm haberi ilk duyduğumuz anda bizi nasıl da sarsar, adeta bütün dünya başımıza yıkılmışdır, ama dakikalar geçdikçe bu duygu dağılmaya başlar, beş dakika bile farkeder insan ruhunda, ve yavaş yavaş, zamanla alışıp gideriz her acıya, normalleşir, peki ya böyle bir şey olmasaydı, kötü haberi ilk aldığımız andaki duygularımız sürekli devam etseydi nolurdu, heralde dünya bir zindan, hayatta bir işkence olurdu..

velhasıl-ı kelam; düşündükçe Allahın biz kullarına karşı ne kadar şefkatli olduğunu görebiliyoruz.

4 yorum:

Ebrûlî dedi ki...

musibet anındaki acı, ayniyle kalsaydı insan ruhu buna dayanamazdı. Bizi bizden iyi bilen Rabbimiz, ülfet duygusunu vermiş, zamanı ilaç kılmış acılara, ayrılıklara..

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"musibet anındaki acı, ayniyle kalsaydı insan ruhu buna dayanamazdı.

Bizi bizden iyi bilen Rabbimiz, ülfet duygusunu vermiş, zamanı ilaç kılmış acılara, ayrılıklara.."


@ Ebrûli

Merhaba,

Ülfet duygusu nedir, ne anlıyorsunuz yani?

***

Öyle geçmez bitmez denilen ne buhranlı günler gördük, şükürler olsun, dert zamanı hiç sona ermez gibi geliyor; ama zamanla acısı diniyor, vay be ne günlerdisi kalıyor geriye...

Saygılarımla,

***

"Sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz;
kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz."

Hz. Peygamber

Ebrûlî dedi ki...

ülfet: alışma, alışkanlık

"Sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz;
kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz."

bu hadisle konu arasında nasıl bir bağlantı kurdunuz?

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Ebrûli

Sormanız yerinde olmuş, evet biraz muallakta kalıyor, bağlantı kurulamıyor.

***

Şu sözleri muhatap alarak kendi kendimle konuşmuş olduğum aklıma geldi.

"Öyle geçmez bitmez denilen ne buhranlı günler gördük,"

"vay be ne günlerdisi kalıyor geriye..."

Sabah acele çıkmam gerekiyordu, bu sebeple pek izah edememişim.

***

Biz insanlar yaşamı öyle zorlaştırıyoruz ki birbirimize, mutluluk varken kavgaya davetiye çıkarıyoruz.

Sonunda olan hepimize oluyor; kırgınlık üzüntü, nefret, ve hayatın çekilmezliği kalıyor geriye.

Yaşamı sevdirmek varken, küstürmek; kolaylaştırmak varken zorlaştırmak...

Hem bir sitemdi geçmişime, takıştığım kavga ettiğim insanlara; hem de kendime bir nasihatti, çoğu zaman yapmayın denileni yapmam sebebiyle, bir hayıflanma da diyebiliriz buna.

Cevabımızın anlaşılabilir olduğunu düşünüyorum...

***

Siz de musibet demişsiniz; işte bir formül acılara, ayrılıklara, özlemlere, ve ben ne yaptımlara karşı.

Bu hadis bize bir reçete gibi, yaşamı biraz daha katlanabilir kılmak için...

Saygılarımla,