23 Şubat 2008

Şimdi Okullu Olduk

Uzun zamandır kızımın arapça öğrenmesi için en uygun ortam okul diye düşünüyorduk. Bir sürü okul araştırdık, gittik gördük.. Bugüne kadar içime sinen bir okul bulamadım. Ama bugünden itibaren kızım ve ben okullu olduk. İlk günümüzün heyecanıyla hemen sizlere yazmak istedim. Haftanın üç günü okula gideceğiz artık. Haftanın üç günü, çünkü kızımın yaşı küçük olduğu için kreş tarzında bir okul. Aslında Kur'an School diyor öğretmenimiz buraya. Çok büyük bir okul. Normal eğitiminden hariç akşam saatlerinde her yaş çocuk için Kur'an eğitimi veriyorlar.Kızıma bugün neler öğrendiğini soracak olursanız eğer sadece "gıdı gıdı öğrendik" diyor.:) Bir oyunda öğretmenleri gıdıklamış hepsini:) Aklında kalan sadece bu.:)

Okula beraber gidiyoruz dedim, çünkü tek başına güvenemediğim için ben gözetmenlik yapmaya gidiyorum. İdareciler beni kabul etmezler diye çok korktum aslında ama hiç de korktuğum gibi olmadı. Bilakis çok güzel bir ortam, onlar konuşuyorlar ben dinliyorum, onlar konuşuyorlar ben dinliyorum. Arada dilim döndüğünce ben de konuşuyorum. Sökücem inşaallah kısa zamanda bu arapçayı.

İlgimi çeken bir şey oldu okulda bugün. Bayanlar cemaatle namaza durdular. İçlerinden birisi "Allahuekber" leri sesli söyledi, diğerleri de ona uydu ve hepsi aynı saftaydı. Bu da benim kafama takıldı. Hocalarımıza sormuş olsam cevaplarlar mı acaba? Mesenen Emircan Hocam; Bayandan imam olur mu? Ne diyorsunuz bu duruma?

22 Şubat 2008

Ne Gündü Ama

Cuma namazından sonra hafta sonumuzu geçen hafta keşfettiğimiz çok güzel bir sahilde geçirmek üzere yola çıkmıştık. Geçen haftadan edindiğim tecrübelerimle çok güzel hayallerim vardı bugünden dolayı ve hayallerimin ışığında muazzam bir plan, hazırlıklar... Evdeki hesap çarşıya uymadı malesef. Aklımızdan bile geçmezdi böyle bir şey.
Sahile varmıştık. Arabamızı parketmek üzere son bir hamle daha yaptı usta şöförümüz ve gerçekten son hamlemiz oldu. Kuma gömülmüştük. Önce komiğime gitti ve güldüm, yediğim fırçadan sonra aklım başıma geldi :) "Napalım o zaman, önce yüzümüze gereken ifadeyi verelim ve inip arabamızı kurtaralım, gerekirse biz de arabamızla beraber kuma gömülelim." dedim kendi kendime. Saatin ilerlemesiyle elde ettiğimiz netice çok kötüydü. Arabanın tekeri değil artık ön tarafı tamamen kumun içindeydi. İşin kötüsü öyle bir yerdeydik ki in cin top oynuyordu. Ancak havai fişek bizi kurtarabilirdi. Onu da yanımıza almayı akıl edememişdik:) Artık bu iş bizi aşmışdı. Ama, ilk yardım arama çalışmalarımız da neticesiz kalmışdı. Sıkıntıyla etrafa bakınırken uzakta bir insan gördük. Aramızdaki mesafe bayağı vardı, tabi netice de gidip çağırmıştık.Maşaallah onlarda iki araba gelmişler, bu daha çok mutlu etmişdi bizi, bu arada bir de ingiliz çift gördük. Onlarda geldiler. Hep beraber beraber uğraştılar arabamızı kurtarmak için. Ben bu arada ingiliz teyzeyle kısa bir ayak üstü sohbetinden sonra aldım elime telefonumu ve fotoğraf çekmeye başladım. Muhtemelen " Deli midir nedir? Biz ne dertteyiz, O ne dertte?" demişlerdir ama napayım. Yayıncılık böyle birşey. Her şartta çalışabilmeyi gerektirir bizim işimiz:) İşte bu zor koşullar içinde sizler için çektiğim fotoğraflar.
Nasıl yapsak diye düşündüler. Önce itekleyerek kurtarmaya çalışdılar ama olmadı. Sonra bir ip yardımıyla jeepe bağlayıp çekelim dediler.


Çoluk çocuk ipi arabaya bağladılar ve..

hep beraber "Ya Allah Ya Bismillah" dediler lakin..

hüzünlü bakışlarla ipe bakakalan gözlerden de anlaşıldığı gibi ip kopuverdi. Bu hüzünlü atmosferden etkilenmiş olacak ki; ingiliz teyze de kendi çapında yardım etmeye çalışıyor sağolsun ipten daha kırılgan haliyle.


Bağajlar açıldı, bavullar döküldü yeni bir ip bulmak için. Bu arada size söylemeyi unuttum, bu iki araç Cidde'den gelmişler Yanbu'ya gezmeye. Arabaların içi çoluk çocuk ve hanımlarla dolu. Bizim için ne diyorlar bilmiyorum ama hallerinden pek memnun olduklarını sanmam:)

Sonunda ipi taktılar ve tekrar: "Ya Allah" dediler fakat arabamızın nasıl kurtulduğunu yakalayamadım, kızım sağolsun, lafa tuttu beni. Bizim arabayı kurtardılar, fakat sevinçden direksiyondaki adam frene basmayı unutunca kendi arabalarının lambalarından oldular maalesef. Aksilik işte..:)

Bu arkadaş, operasyonun başında ip lazım olunca aramaya çıkmıştı. O gelene kadar kaç ip takıldı.. kırıldı.. sonunda sağlam bir iple operasyon başarıyla tamamlandı.. fakat kendisi denizden bulduğu kırık pırçık bir kaç iple yeni teşrif etti :)

...ve mutlu son.. sizlere minnettarız. Siz karşımıza çıkmasaydınız şu anda o arabanın içinde açlıktan baygın düşmüştük hepimiz. Bundan sonra azığımızı hazırlamadan yola çıkmak yok. noluuur, nolmaaaz. Herşey insan için.

Araba kurtulduktan sonra ilerlemiş saate ve soğuyan havaya rağmen planlarımı devreye sokmak istemişdim ama bu kez de sürpriz misafirlerimiz vardı. Koca denizde başka balık tutacak yer kalmadı sanki. Hayret bir şey..Belli ki nasip değildi bugün bize denizin tadını çıkarmak. Bari biz de balık tutalım dedik, balıklar için kızarmış sosisden hazırlanmış özel yemi taktık oltaya ve attık denize. Bu sefer de oltamız kırıldı. Zaten kızım da bu arada sosisleri yemiş bitirmişdi.:(

Velhasılı kelam bu güzel kızıldeniz sahilinin tadını bu haftalık kızımla şu anda evimizin baş köşesini süsleyen mercan taşlarını ve deniz kabuklarını toplayarak çıkardık. Olsun yine de çok güzel bir gündü. Hem hafta sonlarına kıran girmedi ya, önümüzdeki haftasonu için ciddi planlarım var:)

19 Şubat 2008

Geçici

İnsan bazan bir dost istiyormuş meğer...

15 Şubat 2008

Kırk Sene Beklerdiniz

Mümkün olduğunca her cuma günü kanal 7'de bir sabah programın da Doç.Dr. Mustafa Karataş'ı dinliyorum.Bugün de dinlerken, bir seyirci sorusu üzerine mevzu namaza geldi. Mustafa Hoca:
"Namaz kılanın önünden geçilmez. Efendimiz buyuruyor ki: " Namaz kılanın önünden geçmenin ve kabre basmanın ne kadar günah olduğunu bilseydiniz kırk sene bekler yine geçmezdiniz." dedi ve ekledi: "Ancak büyük mescidlerde olabilir, yalnız namaz kılanın uzağından geçmek suretiyle, secde ettiği yerin yakınından yine geçilmez" dedi.
Bunun üzerine beni sabahtan beri bir düşünce aldı. Kabe' de ve Mescid-i Nebevi'de öyle kalabalık zamanlar oluyor ki, namaz kılanın önünden geçmemek mümkün olmuyor. Günah olduğunu elbette biliyordum fakat Kabe gibi büyük bir mecsidde ve herkes bu konuda rahat davranınca aklımdan "yapacak başka bir şey olmadığı için geçilebilir galiba" diyerek ben de geçtim. Allah affetsin. Hadi şimdiye kadar bilmiyordum, peki şimdiden sonra napacağım ben? En kötü ihtimal kırk sene beklerim. Bir ara boşluk olur heralde:)

10 Şubat 2008

ALLAH yardım etsin

Eskiden beri mahçup olurum kendi kendime bu tür haberleri izlerken,"ne ayıp ya, insan utanmaz mı hiç orda yardımdan nasiplenmek için başkalarıyla kavga etmeye" derim fakirliğimizi unutarak, bazan gülmek gelir içimden, bazan ağlamak gelir acıyarak. Bazan da ümitsizliğe düşerim "hiç değişmeyiz" diye. Sonra yanlış kimde, nerde diye düşünürüm sessizce.

İnsanlara iyilik olsun diye fakirliklerini yüzlerine vurur gibi, bir kamyonun tepesinden balığa yem atarcasına iki lokma yardım dağıtanlar mı yanlış yapıyor, yoksa iki lokma ekmek için küçücük çocuklarınıda yanlarında sürükleyerek birbirini ezen bu insanlar mı?

Bakıyorum, yaşlılar aslında ortalığı karıştıranlar, ama ben yine de en çok onlara acıyorum. Aslında acınacak öyle çok halimiz var ki, hangisini söyleyeyim..Zaten söylesem nolacaak, söylemesem.. Bu manzara değişecek mi sanki. En iyisi ben söylemeyip üzülmeye devam edeyim.

5 Şubat 2008

BEDİR

Uzun aradan sonra merhaba..
Ne oldu bana bilmiyorum, bir türlü fırsat bulupda yazamadım. Vakit nasıl geçiyor anlamıyorum bile. Geçen hafta Bedir savaşının olduğu yere, yani Bedir kasabasına gitmiştik. Sizler içinde fotoğraflar çektim ama ancak bu gün yayınlayabildim. Peygamberimizin sahabelerle beraber müşriklerle cihad ettiği toprakları gördüm, çok duygulandım. Başka bir duyguydu bu. Çok duygulu, ve mutlulukla karışık bir duyguydu. Gördüğünüz gibi anlatmak pek mümkün olmuyor. Ben fotoğraflara geçeyim. Belki netten de görmüşsünüzdür buraları ama bir de benim sayfamdan görün istedim.

Tabeladan da anladığınız gibi henüz yoldayız..Bedir'e doğru çevirdik direksiyonumuzu.

Yol kenarındaki dağlarda Allah lafızları yazıyor. Bu dağda da göründüğü gibi " Lailaheillallah Muhammeden Resulullah" yazısı var.

Bedir dağı. Cebel-i Bedir.

Burası Osmanlı yapıtı, Mescid- i Ariş. Efendimiz ve sahabeler savaşdan önce burada konaklamış ve dua etmişler. Osmanlı zamanında da bu şekilde mescid haline gelmiş. Böyle sakin göründüğüne bakmayın, cuma vaktiydi gittiğimizde, cemaat ağzına kadar doldurmuşdu mescidi.

Duvarlarla çevrili olan bu alan, muharebenin meydana geldiği yermiş. Ben ilk gördüğümde kabristan zannetmiştim. Bir sürü taş var burada. Ama değilmiş galiba, aslında bir rivayete göre şehit düşen sahabelerin kabri buradaymış, bir rivayete göre de az aşağıda bir yerdeymiş. Ben buranın fotoğrafını çekerken hiç şaşırmadığım bir şey oldu yine. Bir polis geldi ve "çekmeyin" dedi, anlayışla karşıladım ve çekmedim. Aradan iki dakika geçmeden yine geldi şorta, bu seferde "halas" dedi. Yine anlayışla karşılamış gibi yaptım anlamayarak. Üç sene öncesine kadar bu alanı içinde yürüyerek gezebilirken şimdi duvarından bile bakmak yasak olmuş galiba. Bu polisler illa beni günaha sokuyorlar her yerde.

Savaşda şehit olan ondört sahabenin isimlerinin yazdığı şehitlik abidesi. Savaş meydanının tam karşısında bulunuyor bu abide. Allah mekanlarını cennet eylesin. Bizlere de onların komşusu olmayı nasip etsin.