27 Aralık 2008

Ne Oldu Acaba?

Bir gün öğle saatlerinde pencerenin önünde kızıma yemeğini yediriyordum ki, feci bir fren sesi ile irkildik ikimiz de. Ani bir refleks ile camdan dışarı baktığımda pakistanlı bir adamın polis arabası ile önünün kesildiğini gördüm. Şaşkınlıkla neler olduğunu anlamaya çalışırken polis, belindeki silahını çıkarıp adamın kafasına dayadı. Bu arada eli ayağı da boş durmuyordu polis beyin. Pakistanlı adamı dövüyordu bir yandan da. Dayak yiyen ve kafasındaki silahın altında son anlarını yaşadığını düşünen zavallı adam bu korku ve çaresizlik içinde polise karşı direnemeyerek sadece "ene müslim, ene müslim" diye bağırıyordu. İlk bakışta bir iftira olayı izlenimini veren bu olayda enteresan bir de ayrıntı dikkatimi çekti. Bütün bunlar olurken gayet temiz giyimli ve efendi duruşlu bir suudi adam da pakistanlının yanındaydı ilk önce. Polis devreye girdikten sonra suudi adam olayı bir kaç adım geriden aynı efendilikle izledi sadece.
Netice mi? Netice; zanlı, polis arabasına patates çuvalı misali atıldıktan sonra meçhul istikbaline doğru ilerliyordu kaygılı bakışlarla...

11 yorum:

Seybe dedi ki...

Gozumuzun gordugu olaylarda ezileni hemen masum olarak nitelendirebiliyoruz ama bir sucu olmasa o sekilde bir davranisada maruz kalmazdi herhalde. Sonucta suud polisleride sokakta her karsisina cikana tekme tokat girismiyor. Pakistan ve Bangladeshlilerinde halleri malum, bu ulkede girismedikleri is bulasmadiklari suc kalmamis artik Suud hukumeti onlar icin vizeleri bile kapatti. Yanindaki temiz giyimli Suudlu ajanda olabilir o adami polisin yakalayabilecegi uygun alana cekebilmek icin. Boyle bir ulkede bu gibi seyler cok cirkin ama bu kadar yabanci ile ancak bas edebiliyorlar.

Siyah Zambak dedi ki...

seybe,
masum veya değil gibi bir yorum yapmamıştım aslında.işin gerçeğini biz bilemeyiz elbette. hiç bir şey sebepsiz değildir.

ben size şu konuda tepkiliyim.daha doğrusu kötü bir şeyden bahsederken genelleme yapılmasına tepkiliyim. bana göre siz pakistanlıları ve bangladeshlileri "Pakistan ve Bangladeshlilerinde halleri malum, bu ulkede girismedikleri is bulasmadiklari suc kalmamis artik Suud hukumeti onlar icin vizeleri bile kapatti." ifadenizle su-i zan altında bıraktınız. elbetteki bu milletlerin de içinde iyi olan inasnlar vardır. bu yüzden söylediklerinize katılmıyorum. kusura bakmayın bu konu hassas bir konu, hiç kimse koca bir milleti zan altında bırakamaz. buna ben elimden geldiğince müsade etmiyorum. sizi de bu konuda daha hassas davranmaya davet ediyorum.

KelebekGibi dedi ki...

Insallah sucsuz degildir yani o halde bos yere bu sekilde müdahale görmüs olacak..

Seybe dedi ki...

Benim kastim kirli isleri yalnizca onlarin yaptiklari anlamina gelmiyor. Benim milletimden de ayni seyleri yapan var. ama sizin anlatim seklinizde suud polisi icin ayni tavri takinmis durumda. Ulkemizden yahut buraya gelen insanlardan duydugumuz sacma sapan safsatalarin kaynagi, burada yasananlari anlatirken sanki bu ulkede elinde guc olan herkesi ezer gecermis gibi anlatim seklinden kaynaklaniyor. Ben yazinizdan da bunu cikardim malesef. Bu ulkede yabanci olabiliriz ama onlar kadar bizimde haklarimiz var hicbirimizin istikbali mechul degil, hele de seriat kurallarinin uygulandigi bu ulkede..

Seybe dedi ki...

Kaldiki sizin yazinizda ulkesinde yasadigimiz bu koca milleti zan altinda birakmis durumda. Bende sizi tutarliliga davet ediyorum.

Siyah Zambak dedi ki...

kelebek gibi,
izninizle ben size de katılamayacağım. gördüğü muamele boşa gitmesin diye bir insanın senelerce hapiste sıkıntılar içinde yaşamasını isteyemem. varsın o kötü muamele ziyan olsun, onunla atlatmış olsun inşaallah.umarım siz de bana kızmamışsınızdır:)

seybe,
polisin sokak ortasında böyle davranmasını normal karşılamanızı normal karşılayamayacağım yüksek müsadelerinizle. esasında fikri tartışmalar hoşuma gider fakat sizinki biraz amacını aşmış durumda, açıkça karşı atağa geçmişsiniz. anladığım kadarıyla eleştiriye kapalısınız. bu durumda sizi yalnız bırakacağım. fakat belirtmek isterim ki; amacım sizi üzmek değildi, bu yüzden özür dilerim.

Adsız dedi ki...

Hmmm...
Burada ortalık toz duman...
Allah sonunu hayreder İnşallah...

Seybe dedi ki...

Ben elestirilmiyorumki acik yahut kapali olayim. Sonucta o polis benim babam degil. Esimde Arabistanda polislik gorevi yapmiyor. Benimde o muameleyi goren Pakistan'lidan hicbir farkim yok su memlekette. Benim uzuldugum konu bati ulkelerinde bile polis ayni durumda davranabilirken sizin boyle arabistandaki polisi gozler icine sokarcasina anlatmanizdir. Zaten insanlar araplar hakkinda hep onyargi sahibiler sizde masaAllah cok guzel tanitiyorsunuz. Kusura bakmayin ama insanlari peygamber sevgisinden sogutanda sizlersiniz. bu yaziyi okuyanlar ardi onu arap iste baska ne beklenirki deyip gececektir. Yanlis anlasilmasin asla araplari kayiran bir tarafim yok! hele su filistin olayina tutarsiz kalmalari acaip sinirlerime dokunur durumda, ama yinede buralar peygamberin diyari insanlar bizden farkli seyler duymayi bekliyor. acikcasi ben bile sevgilinindiyari basligindan daha guzel seyler beklerdim.. Bu konuya artik birsey yazmak istemiyorum. ben kirici olduysam ozur dilerim..

Siyah Zambak dedi ki...

seybe,
size cevap vermemek üzere kendime söz vermiştim fakat "insanlari peygamber sevgisinden sogutanda sizlersiniz." şeklinde ki çirkin suçlamanıza duyarsız kalamaycağım.beni tanımadığınız halde böyle iddialı bir cümleyi nasıl kurabildiniz çok şaşırdım doğrusu. bu ifadenizden ötürü sizi kınıyorum. size bir de teklifim var, madem blogumda umduğunuzu bulamadınız, öyleyse şartları zorlamayalım, bir daha tıklamazsınız olur biter.üzgünüm...

kırıcı olduysam özür dilerim!

Adsız dedi ki...

TENKİT VE İKAZDA ÖLÇÜ

Bir mümin (veya mümine) diğer bir mümin kardeşinin eksik, kusur, hata, günah veya bir yanlışını gördüğü zaman ne yapmalı?
Neme lazım mı demeli?
Yoksa uygun bir şekilde uyarıda mı bulunmalı?
Neme lazım deyip geçmek kanımca bir vurdumduymazlıktır.
Bu davranış belki insanı polemikten uzak tutar ama yanlış yapan da yanlışına eder.
Uyarıda bulunmak en doğru yöntem olmasına en doğru ama ölçü nasıl olmalı?
Çünkü nefis, benlik, yanlış anlama veya anlaşılma duygusu her zaman sorun çıkarabilir.
Burada ölçümüz sırf Allah için bir kardeşimizi uyarmak olursa mesele pek çıkmayabilir.
Ama yanlış yöntem, üslup, ikaz şekli ve söyleme tarzı her şeyi alt üst edebilir.
İyi niyet kötü sonuçlar doğurur kaş yapayım derken göz çıkarılabilir.
O zaman ne yapmalıyız?
Ölçü belli aslında:
Nazikâne, nezihane ve kavl-i leyn ile söylemek, yazmak, ikaz etmek ve uyarmak…
Mesele sırtında akrep gördüğümüz bir kardeşimizi zarar vermeden akrepten kurtarmak olmalı.
Bu iki şekilde olabilir;
Ya usulce akrebi yere düşürüp etkisiz hale getirmek…
Veya sert bir cisimle akrebe sırttayken vurmak akrebi öldürmek…
İki yöntem de akrebi yok eder ama birincisi zararsız bir yol olup;
İkinci yöntemle ise akrep ölür ama dostumuzun sırtı ve omuzu da kırılır.
Artık tercih size kalmış…

Dip Not:
Hele böyle mübarek beldelerde yaşayanların böyle herkese açık yerlerde söyledikleri, yazdıkları, yaşadıkları ve gördüklerini anlatımları çok daha dikkatli, ölçülü, nazikâne, nezihane ve güzel bir lisanla olmalıdır.
Öyle değil mi muhterem ve azize kardeşler…

Seybe dedi ki...

Sayin siyah zambak yorumunuz olayin ne kadar yorumsuz oldugunu ortaya koyuyor zaten. Elestiriye kimlerin acik olup olmadigina okuyanlar karar verecektir. Blogunuzu isteginiz uzre takip etmeyecegim artik ama ben dunyada tek degilim madem kaldiramiyorsunuz sifrelemenizi tavsiye ederim.Size kirgin degilim ozur dilemenize gerek yok. gayet medenice fikirlerimizi ortaya koyduk..